hesabın var mı? giriş yap

  • genelde sırada bekleyen kişi, kapının önünde ve çıkışı engelleyecek şekilde durduğundan 'afedersiniz geçebilir miyim' gülümseyişidir. bir de asık suratla çıkmak kol gibi sıçtım gidiyorum anlamına gelebileceğinden, eheh burnumu pudraladım da biraz malum biz kızlar sıçmıyoruz gülümseyişidir.

  • ufkunuzu belki ikiye katlamaz ama size gülümsetecek bir bilgi:

    bir karınca ölürse diğer karıncalar onun öldüğünü farketmezler. sanki o karınca yaşıyormuş gibi yada hiç yokmuş gibi yanından geçip giderler. ta ki üçüncü güne kadar. eğer karınca yuvada ölmüşse üçüncü gün bir başka karınca onu yuvanın hemen dışındaki çöplüğe kadar yuvarlar.(bu çöplüğe bir nevi mezarlık da denebilir. şöyle bir şey gibi. peki neden hemen değil de üç gün sonra?çünkü karıncalar öldükten üç gün sonra oleik asit adlı bir kimyasal salgılarlar. bu kimyasalın kokusu çürüyen karıncanın kokusudur ve diğer karıncalar bu kokuyu tanırlar. böylelikle ölen karınca yuvadan atılır.

    eğlence bundan sonra. karıncalar oleik asit kokusuna o kadar hassastırlar ki onlar için bu kokuyu taşıyan herşey ölü bir karıncadır. karınca uzmanı e. o. wilson da "lan ömrümüzü şu karıncalara verdik şunları bir trolleyeyim" deyip karıncaların yuvalarına oleik asite bandırılmış kağıt parçaları atar. karıncalar da bu kağıt parçalarını dışarı atar. sonra bu wilson'ın aklına başka bir piçlik gelir. bu sefer canlı bir karıncanın üstüne oleik asit damlatır. karınca yuvaya girdiğinde bir başka karınca oleik asitin kokusunu aldığı gibi arkadaşını kaldırıp "ölmüşsün ama gömenin yok " diyerek yuvanın dışındaki çöplüğe atar. bu sırada diğer karınca adeta eve geç gelen sarhoş bir koca gibi hiç itiraz etmez. nasıl itiraz etsin ki? resmen leş gibi oleik asit kokuyordur. talihsiz karınca için tek çözüm yolu vardır: temizlenip yuvaya tekrar girmek. üstünde eğer bir miktar oleik asit kalmışsa bunu da arkadaşlarına "yok be oolum bizim rıza yok mu vefat etmiş ben de onu dışarı attım bu sabah. onun kokusudur ya" diyerek yutturmak. eğer ki gençler bu kokunun sabah vefat eden rıza'dan geldiğine ikna olmazlarsa "ne konuşuyo la bu amk ölüsü?" diyerek yine yakaladıkları gibi talihsiz karıncamızı dışarı atacaklardır.

  • aynı olay beşiktaş'ın başına gelse, haftalarca gündemde tutacak galatasaraylı yazarların geçiştirmeye çalıştığı olay.

    başka zaman her olayda avrupa'yı kıstas olarak alırlar, ama şimdi diyorlar ki " bizdin kırkın ilgilizlir ". lan ölü arsenal geldi 4 attı gitti 4 attı, ne korkacak?

  • manu maçından sonra "bir sonraki takımım çok sürpriz olacak" diye demeç vermiş.

    beyler antalyaspor devrede galiba :/

  • edit: atv, cnn türk, haber türk, show tv, tgrt haber gibi birçok haber kanalından hocayla görüşme isteği geldi, 2018 yılında yapılan kimsenin yanına kar kalmıyor, büyüksün ekşi sözlük, sözlüğün gücünü, sosyal medyayı nasıl yararlı şekilde aydınlatabileceğini tekrar göstermiş olduk, teşekkürler arkadaşlar.
    mesaj kutum ağzına kadar dolduğu için yazanların yarısına ancak cevap verebildim, diğer arkadaşlar kusura bakmasınlar.

    malum olayda adı geçen öğretim üyesi dr. özlem atan tarlacı'nın daha önce iki dersini almış ve kendisini 5 senedir tanıyan birisiyim, gerek derslerde gerekse ders dışında son derece sakin ve anlayışlı olan özlem hocayla ilgili çıkan haberin videosunu izlediğimde fazlasıyla şaşırarak hocamı arama gereği duydum.
    olay tahmin ettiğim gibi kamuoyuna yansıtılandan çok farklı şekilde bizzat hoca tarafından anlatıldı, şu an kendisi savcılıkta, kendisinin söylediklerini sözlükte duyuracağımı belirttiğim ve kabul ettiği için burada paylaşıyorum, sizlerden ricam twitter ve diğer sosyal medya uygulamalarında kendisine gerekilen desteği vermenizdir, çok klişe olacak biliyorum ama bu olayı sizin bir yakınınızın yaşamaması sadece tesadüftür.

    özlem hoca konuşmamızda olayı şu şekilde anlattı;

    "üniversitede gerçekleşen önemli bir toplantıya yetişmek üzere aracımı sürüyordum, bu esnada trafik polisi durmamı istedi, ehliyet ve ruhsatı kendilerine verdiğimde ehliyetimin kırık olduğunu öne sürerek bu ehliyeti kabul etmeyeceklerini bildirdiler, kendilerine ehliyetimin olduğunu ve ehliyetsiz araba kullanmaktan ceza veremeyeceklerini söyledim, önemli bir toplantıya yetişmek durumunda olduğumu belirttim, kendileri bana herhangi bir şey söylemeden uzun bir süre beklettiler, kendimi tanıtarak sizin gibi bir çok polis öğrencim var bana saygıda kusur etmezler, ben sizleri onlardan ayırmıyorum dedim, o sırada polis "bana ne öğretmensen, hocaysan" dedi ve ehliyetim olmasına rağmen ehliyetsiz araba kullanmaktan ceza kesti, uzlaşmacı bir tavırla memur olduğunu sabit bir gelire sahip olduğumu bu cezanın hem ağır hem de lüzumsuz olduğunu söyledim diğer polis cebinden çıkardığı telefonla beni videoya kaydetmeye başlayınca sinir krizi geçirdim, ben de polis memurlarının ve polis arabasının fotoğraflarını çektim, toplantıya gitmek üzere yola koyuldum aradan 1 ay geçtikten sonra video görüntülerinin basına servis edildiğini üzülerek öğrendim, hukuki olarak sürecin takipçisi olacağım."

    edit2: başlıktaki entryleri okumayı şimdi tamamlayabildim, devlet görevlisinin bir vatandaşı zorla kayıt altına alıp olayın üzerinden 28 gün geçtikten sonra internette paylaşmasını görmezden gelip konuyu beyaz türklüğe, elitizme hatta kemalizme bağlayan arkadaşlar var, mesaj atarlarsa tanıdığım bir psikoloğun telefon numarasını paylaşabilirim.

  • dünyanın en başarılı insanı. böyle bir insanı bir daha nesiller boyu görmek mümkün olmayacaktır.

    - 1970-1975 ve 1980 yıllarında, 7 kez dünyanın en iyi vücut geliştirmecisi seçiliyor. (altısı üst üste olmak üzere) halen bir çok otorite tarafından bodybuilding'in en önemli figürü kabul ediliyor. adına "arnold classic", "arnold sports festival" isimli son derce saygın spor turnuvaları düzenleniyor.
    - bununla kalmıyor aktörlüğe atılıyor ve muhtemelen dünyanın en meşhur aktörlerinden birisi oluyor. aynı zamanda dünyanın en çok kazanan aktörlerinden de birisi oluyor.
    - amerikan başkanı john f. kennedy'nin yeğeniyle evleniyor.
    - bununla da kalmıyor politikaya atılıyor ve iki kez kaliforniya valisi seçiliyor. (dünyanın en büyük 8. ekonomisine sahip eyalet)

    tüm bunları, avusturya'dan göçmen olarak geldiği abd'de, saçma sapan telaffuzu zor bir soyadıyla ve herkesin garibine giden, hatta dalga geçilen, aksanlı bir ingilizceye sahipken yapıyor.

  • kahve değirmeni alma rehberi!

    kahve değirmenlerini el değirmenleri ve otomatik değirmenler olarak ikiye ayırabiliriz.

    a. el değirmenleri

    eğer filtre kahve, cold brew gibi metotlar için öğütme yapacaksanız bence el değirmenleri fiyat olarak sizi büyük maliyetten kurtarır. ayrıca öğütürken de çok yormaz. ama espresso, türk kahvesi gibi kahveler için epey ince öğütmeniz gerektiğinden bir yerden sonra "ben arnold kadar olmak istemiyorum, brad pitt'in fight clubtaki hali kadar yeter" diye tanımladığınız hedef fiziğe ön kol olarak ulaşmanıza epey yardımcı oluyor.

    -sözen el değirmeni: ben espresso yapmak için uzun süre sözen el değirmeni kullandım. fiyatı yanılmıyorsam 100 tl civarında; ama zamanla (uzun zamanla) ayar kaçırmaya başlıyor. bu durumda stoper olarak görev gören civatayı değiştirmeniz gerekecektir. ayrıca dediğim gibi ince öğütümlerde biraz yorucu oluyor. fiyatına bakınca sanırım daha ucuzu yok. bütçe vs gibi durumları da düşünerek bence başlangıçta gözü kapalı alınabilecek değirmen budur.

    -hario skerton: kullanmadığım için detaylı bilgim yok; fakat insanlar genelde memnun, fiyatı da genel olarak el değirmenleri içerisinde ekonomik sınıfta kalıyor. ayrıca parçaları yıkanabilir. internette şikayet edenler de var; ama tercih edilebilir bir değirmen.

    -comandante c40: gelgelelim yukarıda bahsettiğim fiyat avantajı daha iyi değirmenlere doğru gittikçe ortadan kayboluyor. araştırırken muhtemelen denk geleceğiniz comandante 1.700,00 tl civarında mesela... açıkçası o kadar para verip üstüne yorulmak bana mantıksız geliyor. o kadar para bayılıp amelelik yapmanın alemi yok. el yapımı şeyler iyidir ama romantizm de bir yere kadar. internette çokça bilgi mevcut, kullananlar hep memnun, espresso ayarında öğütüm yapabiliyor. tipi güzeli bıçakları kaliteli, genel olarak paslanmaz çelik.

    -genel olarak el değirmenlerinin avantajları: öğüttüğünüz bütün kahveyi direk hazneye vermesi (otomatiklerde bir miktar içeride kalıyor.), isterseniz milimetrik olarak ayarlanabilmesi (otomatiklerin çoğu adım adım ayarlanıyor.) ve maliyet olarak (c40 hariç) epey uygun olmaları... bir de başlangıç için, hevesinizin ne kadar geçici veya klaıcı olduğunu görmek için uygun bir çözümle başlamak en temizi.

    b. otomatik değirmenler:

    otomatik değirmenlere gelince fiyat bir hayli katlanıyor; ama demleme çeşidine göre o kadar para bayılmaya gerek de olmayabilir. bu arada bunlar doserli-hazneli (öğütülen kahve bir hazneye dolar ve yaylı kolu çekince aşağıdan öğütülmüş kahveyi bırakır) ve on demand (öğütülen kahveyi direk dışarı atan) olarak ikiye ayrılır. kimisi doseri ev için gereksiz bulur; çünkü kafeler gibi önden öğütüp sonradan pratik olsun diye çekmezsiniz. taze içmek için ve zaten tek veya iki kişilik yapacağınızdan içeceğiniz kadar öğütürsünüz. ama bir yandan da on demand makineler etrafı biraz kirletir. ağızdan (chute) çıkan kahveler isteseniz de istemeseniz de etrafa biraz dağılır.

    otomatik makinelerde önemli olan bıçaklı değil dişli makinelerle ilerlemektir. bunun sebebi, bıçaklı öğütücüler blender mantığıyla çalışıp kahveyi doğruyor. işin kötü tarafı çekirdeklerin bir kısmı çok iri bir kısmı un ufak kalıyor. suyla buluşunca kahvenin bir kısmı daha fazla bir kısmı daha az demleniyor. sonuç olarak kötü bir tat elde etmiş oluyorsunuz. aşağıda yer verdiğim makinelerin hepsi için forumları karıştırdım ve türkiye'de bulunabilir olanları seçtim. fiyat olarak 2.000.00 tl üzerinde olanlara da pek girmedim açıkçası:

    -delonghi kg79: eğer espresso ayarında öğütme yapmayacaksanız, pour over, filtre, cold brew dolaylarında gezinecekseniz bence güzel makine. fiyatı yaklaşık 400 tl. ufak bir hack ile espresso hatta türk kahvesi ayarında öğütenler de var. gelgelim bu durumda garanti dışı kalması veya motordan yanık kokusu gelme ihtimalleri var. ama genel anlamda bu fiyat aralığında gayet eli yüzü düzgün bir makine. tabi ki çok daha iyileri var ama dediğim gibi bütçe meselesi...

    -rancilio rocky: ev tipi öğütücü diyince direk önerilen en iyisi olduğu söylenen meşhur makine. bıçak boyutu 50 mm düz dişli, 50 kademeli ve espresso vs öğütmek için gayet ideal bir makine. fiyat biraz üzücü, indirimli hali şu an 2.000,00 tl ama yurtd ışına göre bile uygun sayılır bu fiyat. kullanıcı yorumları için genelde insanlar uzun yıllar kullanmış. 5-6. yıllarda bıçağını değiştirip aynı şekilde sorunsuz kullanmaya devam eden bir sürü insan var. kalın öğütümlerini (french press vs.) eleştirenler var; fakat genel bir kanı var dersem yalan olur. kronik herhangi bir sorununa rastlamadım internette. bir de üzerinde doser var, on demand versiyonu ne yazık ki şu anda türkiye'de bulunamıyor.

    -gaggia mdf 89: 50 mm düz dişli ve performans olarak rancilio rocky ile benzer bir ürün. tek sorunu doser kısmının yayının zamanla bozulması. şikayetlerin büyük çoğunluğu bundan kaynaklanıyor. doseri sökmek bu değirmende epey zor, mesela rocky'de bu kısım kolayca sökülüp orjinal ağız (chute) takılabiliyor. ortalaması yine epey yüksek bir öğütücüdür. ayrıca filtreden espressoya kadar geniş bir öğütme yelpazesi var, birden fazla kahve türünü sık sık tüketiyorsanız ideal bir öğütücü olabilir. fiyatı 1.500-1.700 tl bandındadır...

    -lelit pl043: diğerlerinin aksine bu öğütücü konik dişli ve dişleri 38 mm. dişler ne kadar büyükse o kadar iyi deniyor; fakat sonuçta ev için kullanacağımızdan bunun ne derece bir etken olduğu biraz tartışmalı. konik olmasının veya düz olmasının tada etkisi ise bence gene biraz şüpheli. bu öğütücü hakkında da genel olarak olumlu yorumlar var. yukarıdakilerden iyi tarafları -göreceli olarak- on demand olması ve dış kasasının metal olmasından dolayı daha güzel görünmesi. metal aksamın fazlalığından dolayı biraz statik elektrik sorunu olduğunu söylüyorlar ama çözümü basit bir konu. bir diğer avantajı ise adımsız olaması, yani kademesiz çok ince ayar yapılabiliyor. ayrıca boyutları epey küçük, tam ev makinesi denebilir. fiyatı 1.300,00 tl civarında. türk kahvesi ayarına kadar inebiliyor incelik olarak. bir de bazı forumlarda sesli çalıştığından bahsedilmiş; ama bunların içinde sessiz çalışan yok zaten.

    -cunill tranquilo 2: bu makine aslında daha çok kafe tipi; çünkü boyu epey büyük mutfak tezgahına koyunca dolabın altına sıfıra sıfır sığar veya sığmaz. fiyatı yaklaşık 1.300-1.400 tl civarında. doseri var; ama internette pek doser şikayetine rastlamadım. 60 mm düz dişli ve adımlı bir makine. yorumlar genel olarak olumlu. en büyük sorunu üzerindeki hayvani kahve haznesi. genel olarak plastik bir makine ve tipi biraz çirkin. uzun yıllar kullananlar var. en büyük avantajı özelliklerine göre fiyatının epey uygun olması. bir dezavantajı üzerinde kademe bilgisi olmaması. mesela bir çoğunda nerede olduğunuzu bilmeniz için 1-2-3 gibi işaretler var; fakat bu makinede yok. genel olarak fiyatı da göz önünde bulundurarak en alınabilir makinelerden biri olduğunu söyleyebilirim.

    otomatik değirmenlerde öğüttükten sonra bir miktar kahve içeride kalıyor. bir çubukla onu da alabilirsiniz. hemen hemen hepsinde bu sorun var.

    ben indirimde yakalayınca cunill tranquilo 2 aldım ve şimdiye kadar kısa süre kullanmış olsam da bir sorun yaşamadım. yukarıdaki otomatik makinelerden herhangi birinin sizi mutsuz edeceğini de sanmıyorum. eureka mignon gibi makineler de aklınızda bulunsun, çok araştırmadığım için detayına girmedim.

  • arabanın motorunu çalıştırdıktan sonra klimayı açmanın tehlikesini biliyor musunuz?
    çoğu kişi arabaya oturur oturmaz hiç düşünmeden klimayı çalıştırır. peki ama bunun sizin ve etrafınızdakiler için gerçekten tehlikeli olabileceğini biliyor musunuz?
    bunun nedeni ise arabayı dışarıda bıraktığımız zaman camları kapamamızdır. gölgede bıraktığımız zaman arabanın içinde 400 ila 800 mg benzen birikir.
    örneğin, arabanızı 16 dereceden yüksek bir hava sıcaklığında güneşe koyduysanız, arabada biriken benzen miktarı 2000 ila 4000 miligrama kadar yükselebilir. bu da izin verilen seviyenin neredeyse 40 kat daha fazlası.
    camlar kapalı bir şekilde arabada oturduğunuz zaman benzen solursunuz. bu da karaciğerinize, kemik dokularını ve böbrekleri etkiler. organizmadan benzenin atılması çok uzun sürer.
    arabaların kullanım klavuzlarında klimayı çalıştırmadan önce camları açmalısınız diye yazar ama nedeni yazmaz.
    tıbbi açıklama
    klima, soğuk hava üflemeye başlayana kadar, öncelikle içeride ısınan havayı ve beraberinde benzeni dışarı üfler. benzen kansere yol açan zehirli bir maddedir.
    arabaya oturduğunuzda, garip bir koku almasanız bile, önce 1-2 dakika camları açın sonra klimayı çalıştırın. arabayı çalıştırdıktan sonra da pencereleri bir süre daha açık tutun.

    bu paylaşım mkü araştırma hastanesi göğüs cerrahisi doç dr tülin durgun yetim'in teyididir.

    kaynak : otomobilium

  • zehra halama benzettim, umarım değildir.

    edit: bir kaç densiz mesaj attı. buradan toplu cevap olsun.
    halamın fıtığı var kardeşim. ameliyatla geçmeyince bu tarz yöntemlere bakıyordu. o anlamda dedim. yoksa natalie portman değil kendisi.

    lütfen editi: olm favlamayın artık, eniştem görürse, o direkte sonraki dansı bana yaptırır.

    son edit: halamla görüştüm dans benim için bir yaşam biçimi, tutkudur dedi. *

    en son edit: madem bu debeye girdi.
    "bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklükten başka bir şey değildir." ~atatürk

  • lösemi denen illeti yenmiş gül yüzlü bir çocuk. babası ve annesinin içi titriyordur ona bakarken. florya'ya sevgi ve umut getirmiş, taraftarın sevgilisi olmuştur.

    ali yiğit'i gördükçe lösemiden kaybettiğim oğlumu hatırlıyorum. en büyük hayalim onunla birlikte galatasaray maçlarına gitmekti ama yarım kaldık. yarın molde maçında 3,5 yaşında bir çocuğun artık giyemeyeceği forması ile tribünde olacağım, maç sonu ali yiğit üçlü çektirirken oğlum çektiriyormuş gibi mutlu olacağım.

    unutmadan; bu çocuğun 14 yaşına kadar gördüğü zorluğu koca koca insanlar ömürleri boyunca görmemiştir. çok görmeyin gözündeki ışıltıyı.

  • futbolu bu kadar hayatının merkezine koyan tiplere feci acıyorum. izlersin heyecanlanırsın yenilince söversin şampiyon olunca deli gibi sevinirsin anlarım da bu nedir amk. koskoca koç ailesini temsil eden adam galatasaray ile kafayı bozmuş. git hayatını yaşa birader. hayat sana gülmüş. şanslı olarak dünyaya gelmişsin. gece yatmadan önce galatasarayı mı düşünüyorsun napıyorsun. bunlar hani gizli tarikat falan bağlantılıydı amk. adam konuşurken neredeyse ağlayacak kadar stresl bi durumda. bu mu derin bağlantılı aile hahahaha.